SEVGİLİ ANNE BABALAR
- Çocuklarınızı tanıyor, her birinin farklı olduğunu ve hangi alanlarda başarılı ya da başarısız olduğunu biliyor musunuz?
- Çocuklarınız için koyduğunuz kurallarda tutarlı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- Çocuklarınıza verdiğiniz sözleri tutabildiğinizi düşünüyor musunuz?
- Çocuklarınıza haksızlık ettiğinizi düşündüğünüz zamanlarda bu duygularınızı onlarla paylaşabiliyor musunuz?
- Çocuklarınızı cezalandırdığınızda ya da hatalı bir davranışını gördüğünüzde ceza vermeden ve onu suçlamadan önce dinliyor musunuz?
- Çocuklarınızı eleştirirken, kendi özeleştirinizi yapabiliyor musunuz?
- Çocuklarınızı sevdiğinizi, onlara değer verdiğinizi ve onlara güvendiğinizi hangi sıklıkta söylüyorsunuz ve bu duygularınızı davranışlarınızla gösterebiliyor musunuz?
- Çocuklarınızla ilgili herhangi bir konuda onların da fikrini alıyor musunuz?
- Çocuklarınızın duygularını dile getirmelerinde (sizlerle ilgili ya da farklı konularda) yardımcı olabiliyor musunuz?
- Çocuklarınıza zaman ayırıp günü nasıl geçirdikleri ve sizinle konuşmak istediği konular hakkında onları dinleyebiliyor musunuz?
- Çocuklarınızın görüştüğü bütün arkadaşlarını hatta onların ailelerini tanıyor musunuz?
- Çocuklarınızın boş zamanlarını geçirmek için gittiği yerleri ve kimlerle gittiğini biliyor musunuz?
- Belli dönemlerde çocukların hastalıklara karşı dirençleri düşer. Çocuklarınızı zaman zaman sağlık kontrolünden geçiriyor musunuz?
- Çocuklarınızın dinlenmesinde ve düzenli uyumalarında onlara yardımcı olabiliyor musunuz?
- Çocuklarınızın düzenli ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmasında etkili olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- Çocuklarınız hakkında öğretmenlerinden bilgi almak için zaman zaman okula gidiyor musunuz?
- Çocuklarınızda normal davranışından farklı bir durum gözlediğinizde, sınıf öğretmeni ya da okul psikolojik danışmanı ile görüşmeye gidebiliyor musunuz?
- Çocuklarınızdan başarı beklerken, onun çalışması için fiziki ortamı sağlayabiliyor musunuz?
-Çocuklarınız derslerinde başarısız olduğunda bu durumun çalışmakla düzeltilebileceği fikrini verebiliyor musunuz?
Yukarıda yazılanlar için, sizlerin anne baba olarak çocuklarınızla ne kadar ilgilendiğinizi gösterir bir durum değerlendirme listesi denebilir. Çocuklarımızın yetişmesinde biz öğretmenlerle birlikte görev alan siz anne babaları, eğitim konusunda bilinçlendirmek amacı ile hazırlanmıştır.
Sayın veli,
Sınava hazırlanan bir öğrencinin anne ve babasına önemli görevler düşmektedir. Anne ve babaya düşen önemli görevler,ailenin bütçesinin sınırlarını zorlayarak çocuğuna en iyi eğitim imkanlarını sunmak ve ona uygun çalışma şartlarını hazırlamakla sınırlı değildir.
Sınavlara hazırlanan bir öğrencinin yaşadığı kaygının iki sebebi vardır. Birinci sebep tümüyle gerçek ve akılcı bir temele dayanır. Sonuçları hayatın akışını etkileyecek büyük bir yarışta yer alacak olmaktan kaygı duymak,doğal ve yerinde bir durumdur. Ancak ikinci sebep,birinci gibi gerçek ve akılcı bir temele dayanmaz. ´Anneme -babama ne diyeceğim?",”akrabalarımın önüne nasıl çıkacağım?´, "Tanıdıklarıma karşı mahcup olacağım...” gibi düşünceler sınavlara hazırlanan öğrencinin kaygısını yükseltir.
Her konuda olduğu gibi sınavlarda başarı için de belirli bir düzeyde kaygıya gerek vardır. Giriş sınavlarına hazırlanan bir genç çok ender rastlanabilecek çok az sayıda kişi hariç öğrenme ve başarı için gerekli olan düzeyde kaygıya sahiptir. öğrenmeyi,akil yürütmeyi ve sınav başarısını olumsuz yönde etkileyen,temelinde öğrencinin kendine güvensizliğidir. Gencin kendisine güvensizliği ise önemli ölçüde anne ve babasının bilerek veya bilmeyerek uyguladığı eğitim ve yaklaşımların sonucudur.
Anne-babanın çok küçük yaştan başlayan yüksek başarı beklentisi, çocuğun hatalarını düzeltmek için onu eleştirmek, çocuğun dayak, hırpalama gibi cezalarla eğitilmesi, yargı ifadesi taşıyan olumsuz sıfatlarla nitelenerek (haylaz, tembel, sorumsuz, dağınık, pısırık, yavaş v.b...) çocuğun kendine olan gevenini zayıflatır. Bunun sonucu ortaya çıkan kaygı, başarıya olumlu katkısı olmayan kaygıdır ve bununla başa çıkmak çok zordur.
ÇOCUĞUNUZUN KAYGISINI ARTTIRMAYIN
Çocukların sınavlara hazırlandıkları sırada anne-babalara düşen en önemli görev, çocuklarının çalışma isteğini arttırmak ve onu çalışmaya teşvik etmek için kaygı yükseltici yaklaşım ve tutumlardan kaçınmaktır. "Bu kadar çalışmayla kazanamazsın. “Bu kafayla gidersen zor kazanırsın. .", "Amcanın oğlu falanca yeri kazandı bakalım sen ne yapacaksın...", "Teyzenin kızı tıbbı kazandı çalımından,havasından yanına varılmıyor, aman bizi mahcup etme..." türünden yaklaşımlar genci çalışmaya teşvik etmez tam tersine,yükselen kaygı sebebiyle onu adeta "kıpırdayamaz" duruma getirir.
ÇOCUĞUNZUN SINIRLARINI ZORLAMAYIN
Kendi özlemlerinizle çocuğunuzun sınırları arasında gerçekçi bir denge kurun. Çocuğunuz girebilse fen lisesinde okuyabilir veya kazanabilse tıp fakültesini bitirerek iyi bir doktor olabilir. Ancak çocuğunuzun kapasitesi binlerce kişi arasından sıyrılarak bu yerlere ulaşmaya yeterli olmayabi1ir. Bu iki durumu birbirinden ayırın ve içinizden veya yüksek sesle çocuğunuzun "beceriksiz" olduğunu düşünmeyin. Çünkü bu düşüncenizi nasıl olsa hisseder veya duyar.
Çocuğunuzun sınırlarını anlayabilmek için bir uzmanın görüşüne başvurabileceğiniz gibi, bu konuda kendiniz de gerçeğe çok yakın tahminde bulunabilir¬siniz. Bunun için kullanacağınız ölçüt, çocuğunuzun okul hayatında ve okul dışı faaliyetlerinde göstermiş olduğu başarı seviyesidir.
Çocuğunuz sınıfında ders başarısı açısından ön sıralarda yer alan, sosyal faaliyetlerinde girişken ve liderlik özelliği olan,belirli bir ders veya alandaki başarısı öğretmenlerinin veya çevresindekilerin takdirini kazanan biriyse ne mutlu size. Bu takdirde çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi yüksek tutmakta gerçekçi sebepleriniz var demektir.
Eğer çocuğunuz sınıflarını "ancak" geçebildiyse, sınıfını geçerken çeşitli yardımlara ihtiyaç duyduysa, öğretmenleri kendisini, "biliyor ama bildiğini ortaya koyamıyor", veya "Çalışsa yapar,ancak çalışmıyor" diye değerlendirdilerse okul dışı hayatında dikkat çekecek hiçbir özel başarı göstermediyse, çocuğunuzun uyumlu bir insan olması ve meslek hayatında başarı göstermesi yine de mümkündür. Ancak okul veya üniversite seçiminde beklentilerinizi çok yüksek tutmanızda yarar vardır.
Bir cümleyle özetlemek gerekirse, çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi kontrol edin ve ideallerinizin onun sınırlarını zorlamasını önleyin.
SINAVDA BAŞARILI OLAMAZSA YAŞAYACAĞINI BİR CEZA GİBİ GÖSTERMEYİN
Bir düşünür "Hayat büyük olayları beklerken arada geçen zamandır" demiş. Bu sözden bir pişmanlık payı çıkarmak da mümkündür. Hayatı bir süreç gibi değil de , bir durum gibi görürseniz, önünüzdeki o1ayların önemini abartırsınız.
Çocuğunuz istediğiniz veya kendi istediği okulun veya üniversitenin sınavlarında başarılı olamazsa, gideceği okulu bir ceza gibi göstermeyin. Çünkü gerçekten kazanamadığı takdirde alacağı eğitim, hayatı açısından -yine de- büyük önem taşır. Bu eğitimi alabilmesi ve yararlanması ancak okulunu ve eğitimini sevmesiyle mümkündür. "...eğer kazanamazsan, falan okula gidersin" veya "...Eğer... fakültesine giremezsen, filan fakülteye girer ancak filan olursun" gibi sözler onun gideceği okulu, yapacağı işi sevmesine imkan bırakmaz. Bu tür yaklaşımlar çocuğun hayatı ve kendisini sevmesini de engeller ve kendisine olan güvenini temelden sarsar.
KENDİNİZE "HAYATIN AMACININ NE OLDUĞUNU” SORUN
Hayatin amacı kendine yeten bir insan olarak yaşadığından memnun olmak ve bu memnuniyeti yakın çevredeki insanlarla da paylaşabilmektir. Sınavda başarılı olmak,diploma sahibi olmak bu temel amaca yönelik araçlardır."Okumak","Yüksek öğrenim görmek" hayatın seçeneklerinden biridir. Neyse ki, hayatın seçenekleri bu kadar sınırlı değildir. Eğer amaç para kazanmaksa mutlaka falan okula gitmeden veya filan üniversiteyi bitirmeden de bunu sağlamak mümkündür. Eğer amaç hayattan alınan zevki arttırmaksa, müzik ve sanat bu zevki ve coşkuyu insanlara dolu dolu yaşatabilir. Bütün bu sebeplerden ötürü hayatı bir tek seçeneğe "falan okulun giriş sınavını kazanmaya" indirgemek konuyu bir "ölüm-kalım´ olayı durumuna getirir. Bu da hem ailenin, hem de çocuğun kaygısını yükseltir, başarısını tehdit eder.
Anne-baba olarak görevinizin çocuğunuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamak olduğunu göz ardı etmeyin.
BİRBİRİNİZE BAĞLILIĞIN AMAÇ, SINAVIN ARAÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN
Ders çalışmak ve sınav kazanmak uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın. Önündeki sınavda başarılı olsa da, olmasa da önemli olan çocuğunuzla aranızdaki sıcaklığın tehdit edilmemesidir. Çocuğun sınavda başarılı olması Uğruna yapılan mücadele bazen ailey1e çocuk arasına soğukluk girmesine ve duygusal açıdan uzaklaşmaya sebep olmaktadır.
Eğer çocuğunuzla ilişkiniz genel olarak iyi ve yumuşak ise, belirli miktarda "çalış" uyarısı ve çalışma şartlarının hazır edilmesi biraz sıkıcı gelse de, çocuğunuza sorumluluğunu hatırlatacaktır. Kaç yaşında olursa olsun birçok kişinin çalışmaya başlamak için bu tür bir uyarıya ihtiyaç duyduğu bilinir.
Ancak çocuğunuzla ilişkiniz iyi gibi gözükse de sık sık sertleşiyorsa o zaman "çalış" uyarıları aranızdaki gerginliğin dozunu arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Böy1ece birbirinize kızmak için özel bir sebebe ihtiyacınız kalmayacak, eğitim ve diplomadan daha önemli bir şey çocuğunuzla aranızdaki sıcaklık bütünüyle kaybolacaktır.
SONUÇ OLARAK ÖZETLERSEK
* Sınavda başarılı olmak için belirli düzeyde kaygıya gerek vardır. Sınava hazırlanan bir öğrenci gerekli düzeyde bir kaygıya mutlaka sahiptir. Anne-babanın çocuğunu teşvik için kaygısını arttırması, beklenenin tam aksine sonuç verir.
* Ailenin küçük yaştan başlayarak çocuktan yüksek başarı beklemesi, eleştirmesi, yargı ifadesi taşıyan sıfatlarla nitelemesi ve cezalandırması çocuğun kendine olan güvenini sarsar ve kaygı düzeyini yükseltir. Kaygı düzeyi yüksek çocukların geçmişinde mutlaka bu özellikler vardır.
* Anne-babanın kendi özlemleriyle çocuklarının sınırları arasında gerçekçi bir denge kurmalarında yarar vardır.
* Çocuğun geçmiş okul hayatında ve okul dışı faaliyet1erinde göstermiş olduğu başarı onun sınırlarını ve gelecek performansını tahmin etmek için genel bir ölçü olarak kullanılabilir.
* Çocuğunuz sınavda başarılı olamazsa, gideceği okulu ona bir ceza gibi göstermeyin. Çünkü istediğiniz okulu kazanamazsa, böyle bir durumda gideceği okulu sevmesine ve başarılı olmasına imkan kalmaz.
* "Sınavı kazanma" nın hayatın "tek" ve "kesin" aracı olduğunu düşün¬meyin.
* "Ders çalışmak" ve "sınav kazanmak" uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın. Aranızdaki sıcaklığın hayat boyu devam etmesi her şeyden önemlidir.
* Sizin hayat görüşünüz ve yolunuz çocuğunuza çizmeye çalıştığınız gibi mi? Değilse, çocuğunuzun sizi örnek aldığını düşünün ve ona karşı daha yumuşak olun.
• Siz okuyan bir insan olduğunuz halde, çocuğunuz okumak istemiyor veya başarısız oluyorsa,bunun tercihi olduğunu kabullenin. Bu noktada olgun insanın tanımını hatırlayın; "Olgun insan sonucunu değiştiremeyeceği olayları kabul eder."
• Unutmayın ki, kendi varlıklarından memnun olanlar, iyi sonuçlar yaratırlar.